Tüketici Haftası: Mal ve hizmet kalitesi için farkındalık önemli
Tüketiciler, yasaların kendilerine tanıdığı hakları kullanmaktan çekinmemeli, hukukçulardan yardım almalı ve hak arandıkça haksızlıkların azalacağını daima dikkate almalıdır.
Her yıl, dünyanın her yerinde 15 Mart günü Dünya Tüketiciler Günü olarak kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler’in 1985 yılında aldığı kararla 15 Mart günü, Dünya Tüketici Hakları Günü olarak kabul edilmiştir. Ülkemizde ise her yıl 15 Mart Dünya Tüketiciler Günü’nün içinde bulunduğu hafta 15-21 Mart Tüketiciyi Koruma Haftası olarak kutlanmaktadır.
Ülkemiz de tüketicinin korunması ilgili en önemli düzenlemeye 1982 anayasamızın; “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder” diyen 172. maddesinde yer verilmiştir.
Daha sonra da 1995 yılında “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” ve bununla ilgili yönetmenlik, tebliğler çıkartılmıştır. Tüketici Mahkemeleri ve Tüketici Hakem Heyeti ile yasal düzenlemelerin öngördüğü şekilde tüketici hakları korunmuştur.
Tüketici derken, tüketiciyi müşteriden ayırmak gerekiyor.
Tüketici bir ürün ya da hizmeti nihai kullanım amacıyla satın alan kişidir. Yani, tüketici son kullanıcıdır. Müşteri ise, belirli bir işletmeden düzenli aralıklarla alışveriş gerçekleştiren kişidir.
Müşteri kavramı daha yerel ve insani bir boyutu taşır; müşteri ile satıcı arasında ilişki daha sıcak ve samimidir. Eğer bir yerin müşterisi iseniz oraya uğradığınızda sınırlı da olsa sohbet imkânı bulabilir, çay kahve bile içebilirsiniz. Satıcı istediğiniz ürün geldiğinde size haber verebilir. Müşteri olduğunuz iş yeri size bir bakkal defteri bile açabilir, veresiye alışveriş olanağı sağlayabilir.
Tüketici her şeyin ekonomik ilişkilere indirgendiği bir kesimdir. Tüketicinin ilişkisi daha çok satıcı ile değil vitrinledir. Müşteri ile satıcı karşılıklı konuşur, pazarlık eder ama tüketici olarak girdiğiniz bir markette yalnızca kameralarla izlenirken raflara ve etiketlere bakarsınız.
Etiketlere bakıp indirimli ya da uygun diye bir ürünü satın alarak kasaya yöneldiğinizde sizden etiketteki fiyattan daha fazlasını isteyebilirler. Siz bilinçli bir tüketici iseniz, tüketici yasasını hatırlatır kasada gördüğünüz fiyatı değil, rafta-tezgahta gördüğünüz fiyatı ödersiniz.
Market çalışanları bu durumu “’Yanlışlıkla oldu, sistemde bir hata var’, ‘Haberimiz yok'” ya da “etiketi değiştirmek unutulmuş” gibi gerekçelerle atlatmaya çalışırlar.
Tüm tüketiciler aldıkları ürünlerin fiyatlarının ertesi günlerde değiştiğini ve artırıldığını görmektedirler. Dolar aşırı değer kazanırken zamlanan ürün fiyatlarında, doların değeri azaldığı zaman indirim yapılmamaktadır. Emekliye ve çalışanların ücretlerine zam yapıldığı zaman anında marketlerde ve bazı satıcılarda etiketler anında değişmektedir. Zincir marketlerin bir kısmında görülen zamlar halk tarafından ‘silahsız soygun’ olarak nitelendirilmektedir.
Tüketici bazen aldığı ürünün fiyatının değişmediğini görürken sevinmekte ancak dikkat etmezse fiyatları artmamış görünen ürünlerin gramajlarının azaltıldığının farkına varmamaktadır.
Aynı marka ürünlerin fiyat etiketleri marketlerde farklılıklar göstermekte olduğundan tüketiciler market market gezip etiket incelemesi yapmakta ya da ucuz satılan bazı kurumlardan alışveriş yapabilmek için geceden kuyruğa girmek zorunda kalmaktadır.
Marketlerde önce ürünlerin fiyatları yükseltilmekte sonra bu yüksek fiyat üzerinden indirim yapılmaktadır.
Başka bir uygulamada marketler, aldığımız malın yerine yenisini koyamayız diye ellerindeki ürünleri gelecekteki zamlı fiyattan satmaktadırlar.
Yine özellikle yumurta başta olmak üzere indirimler; son kullanma tarihine çok az bir süre kalmış ürünlerde yapılmaktadır. Eğer son kullanma tarihini okumazsanız bunun farkına varamazsınız. Ürünlerin son kullanma tarihleri ise bazen ambalajdaki başka yazıların üzerine yazılmakta veya silik yazıldığı için okunamamaktadır.
Eskiden Avrupa’da meyvenin taneyle, sebzenin, etin gramla alındığını bilirdik.
Tane ve gramla alma konusunda Avrupa’ya benzedik. Benzedik ama farklarımız var; onlar tasarruf kültürü nedeni ile öyle alışveriş yaparken biz yoksulluk nedeni ile bu yöntemi seçtik. Üstelik onlarda çıktı ürün ve çöpten toplama yokken bizde çok yaygın olmasa bile akşam saatlerinde pazarlarda yoksul tüketicilerin artan sebze ve meyveleri aldıklarına tanık olmaktayız. Sağlığa aykırı çürük ürünlerin indirimli olsa da satışında kimse sakınca görmemekte. Arı görmemiş balın, süt görmemiş peynirlerin satıldığı söylenmektedir. Ayrıca Avrupalılar temel tüketim ürünlerini gram veya taneyle almakla birlikte yıllık tüketim konusunda bizden çok daha fazlasını yiyip içebiliyorlar.
Tüketici için en olumsuzu satın alma gücünün azalmasıdır. Enflasyonun önlenemediği dönemlerde tüketici zeytinyağını, ayçiçeği yağını bardakla, eti, peyniri gramla, portakal elmayı tane ile satın almak zorunda kalmaktadır. Bu yıl Ramazan ayında sofralarımızda bulundurmaya çalıştığımız hurmanın bile taneyle satılacağı söylenmektedir.
Zaten balık, kuru yemiş ve benzeri şeylerin yanından geçilmiyor.
İşte böyle bir ortam içinde televizyonlarda balıkla beslenin; badem, ceviz, fındık, fıstık yiyin tavsiyeleri ile programlar yapılıyor. Bu programlarda yapılan yemek tariflerinde kullanılan bazı malzemelerin adları tüketici tarafından bilinmiyor. Tarifi yapılan yemeklerin bir kısmı Fransız mutfağından bir kısmı İtalyan, İspanya veya Çin mutfağından. Yoksul ve alım gücü zayıf tüketiciler için hem besleyici ve hem de ekonomik tarifleri içeren bir program yok.
Tüketicinin mutlaka korunması gerekir. Çünkü yukarıda kısmen belirtiğimiz gibi tüketici haksız, aldatıcı hizmet sunumları ve ayıplı mallar ile karşı karşıya kalmakta, zarar görmekte ve ne yapacağını bilememektedir. Çünkü tüketici her şeyden önce hukuksal anlamda sağlıklı karar verebilme olanağından yoksundur. Mal ve hizmeti sunanı daha güçlü, kendisini daha yalnız ve zayıf olarak değerlendirmektedir. Tüketici kendisine sunulan mal ve hizmetlerin fiyatı, kalitesi ve yararlılık düzeyleri gibi konulardaki yeterli ve doğru bilgiye sahip değilken karşı taraf bu konularda bilgi sahibidir.
İşte bu nedenle tüketicinin almış olduğu mal ve hizmetten ötürü uğradığı zararlardan korunmaları için yasalara ve birlikte olmaya gereksinimleri vardır.
Tüketicinin korunmasının kapsamı ise (DPT Uyum Raporları, 1995: 5); şu şekilde özetlenmektedir:
– Tüketiciyi, hileli, güvenilir olmayan, sağlığa zararlı mallar satın almaktan korumak,
– Tüketicinin bir malı satın alırken seçimini rasyonel şekilde yapabilmesi için kendisine gerekli bilgileri sağlamak,
– Tüketicileri birbirine karşı korumak,
– Tüketicinin sadece hakları değil, aynı zamanda sorumlulukları olduğu bilincini yerleştirmek olarak belirlenmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu 2024 yılı Şubat ayına ilişkin enflasyon rakamını yüzde 67,07 olarak açıkladı. Emekli ve sabit gelirli tüketici peynirden yumurtaya, maydanozdan soğana kadar her şeye gelen zamların altında ezilmekte zaten etin peynirin ise yanına yaklaşamamaktadır.
Artık tüketici bir fincanın fiyatının 40-50 TL’den başlaması nedeni ile mahalle kahvehanesine gidememekte, bir fincan kahve içmek için arkadaşları ile bir araya gelememektedir.
Kredi kartları ile alışverişte dikkatli olunmazsa bir zaman sonra borcun altından kalkmak mümkün olmamaktadır. Bir kart borcunu başka kart ile ödemek ise daha tehlikeli.
Yukarıda belirttiğimiz gibi amacımız 15 Mart Tüketici Haftası için farkındalık yaratmak.
Ben daha önce aldığım ürünlerin ayıplı çıkması halinde “hadi uğraşma boş ver” derdim. Çünkü bu ayıplı ürünlerin sorumlularına bile ulaşmak zordu. Yaptığınız şikayetlerin çoğu firmalarca ret ile sonuçlanıyordu. Sonrasında Tüketici Heyetlerine ve daha sonrası yargıya başvurmak gerekiyordu.
Fakat tanınmış bir firmadan internet üzerinden aldığım bilgisayar alt model çıkınca tüketici il hakem heyetine başvurdum. Haklı olduğuma karar verildi. Bu kez şirket bu kararın kaldırılması için yargıya başvurdu ama kazanamadı. Şimdi bir tüketici olarak üşenmeden haklarımı arıyorum.
Örneğin bir yolculuk sonrası gece geç zamanda valizimi alıp eve döndüğümde, valizimin delinmiş olduğunu gördüm. Ertesi sabah ilgili şirkete başvurdum. Önce olur sigortadan alıp ödeyeceğiz dediler. Fakat sonra valizin delinmesi sigorta kapsamında değilmiş, ödemiyorlar biz de size ödemeyeceğiz dediler. İlçe Tüketici Kuruluna başvurup valizin bedelini aldım, valizi de onlara verdim.
Yani öncelikle çocuklarımızı ve gençlerimizi bilinçli bir tüketici olarak yetiştirmemiz gerekir. Bu sayede yetişen çocuklar ve gençler haklarını aramada çekimser kalmayacaklardır.
Alışveriş yaparken muhakkak fiş veya fatura düzenlenmesi istemeliyiz ve mümkünse bunları saklamalıyız. Çünkü ayıplı malı geri götürdüğünüzde firmalar önce fiş veya fatura istiyor. Aslında canları isterse banka kartınıza göre bu kayıtlara ulaşmaları mümkün. Karşılığını alamadığınız hizmetler için banka yoluyla ödeme yapmış iseniz bu durumu bankanıza bildirip kartla yaptığınız ödemenin size geri ödenmesini de isteyebilirsiniz.
Yine garanti belgesiyle satılan ürünlere ait garanti belgelerini onaylatıp saklamayı unutmayınız. Gizli ayıplarda garanti süresinin ayıbın ortaya çıkmasından sonra başlaması gerekir.
Tüketiciler özellikle satış elemanlarının aldatıcı veya yanıltıcı sözlerini dikkatlice değerlendirmelidirler. Özellikle ikinci el otomobil alımlarında veya konutlarda hile ile gizlenmiş ayıplar için zamanaşımı süreleri ayıbın ortaya çıktığı tarihle başlar.
Tüketiciler beyaz eşya ve elektronik eşya onarımı için sahte servislerin de tuzağına düşmemeye dikkat etmelidir. Google’den girdiğinizde teknolojik ürünler, elektrik süpürgesi, televizyon, çamaşır makinası, kurulum ve servis desteği gerektiren elektronik cihazların onarımı için ürünün gerçek servisi değil, aynı ya da benzer isimler altında servisler çıkmaktadır ki aldanmamak gerekir.
Evin elektrik süpürgesi bozuldu. Markasının adını yazıp servisini Google’da aradım. Ben yokken gelip aldılar. Onarım bedelinin bir kısmını kartla peşin almışlar. Geri getirdiklerinde ödemenin geri kalanını almışlar. Fakat süpürge yine bozuktu. Aradım, gelip aldılar ama geri getirdiklerinde yine verimli çalışmadı. Yeniden aradım gelip aldılar. Aradan uzun zaman geçti geri getirmediler. Ben de yalnız telefon numaraları vardı. O telefonu aradığımda biz adres bilemeyiz yalnızca bağlantı sağlıyoruz dediler. Polise başvurdum. Bizim görevimiz değil ama sizdeki telefonu arayalım dediler ve aradılar. Aramaları iyi oldu çünkü sonra süpürgeyi getirdiler. Gerçek servisine götürdüm ve yapıldı. Sonra bankaya gittim. Görevli ilgilenmek istemedi. Fakat ısrar edip yasa hükümlerini de söyleyince başvurumu işleme alıp bir süre sonra o gerçek olmayan servise ödediğim paranın karşılığı hizmeti alamadım diye banka karttan ödenen bedeli geri verdi. Hemen belirteyim ki bankada o gerçek olmayan servisin 0212’li bir telefonu vardı ve telefon kapalıydı. Bu başvuruları elektrik süpürgesinin gerçek servisi ile paylaştım. İsminizi kullanıyorlar dedim fakat ilgilenmediler.
Sonuç olarak eğer bir mal satın almışsanız ve sorunlarınız varsa hiç zaman kaybetmeden süresinde yasal yollara ve ilgili tüketici hakem heyetine başvurulması gerektiğini unutmayınız.
İnsanların bilinçli ve doğru tüketmesi ülkelerin kalkınması ve gelişmesindeki en önemli etkenlerden birisidir. Üretimin kalitesi, ancak bilinçli tüketim alışkanlıklarıyla ve bilinçli tüketicinin tercihleri ile yükseltilebilir. Bu nedenle de ekonomiye yön veren ve taraf olan tüketicilere büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu kapsamda, tüketiciler, yasaların kendilerine tanıdığı hakları kullanmaktan çekinmemeli, hukukçulardan yardım almalı ve hak arandıkça haksızlıkların azalacağını daima dikkate almalıdır.
Tüketiciyi Koruma Haftanız kutlu olsun.
İzzet Doğan
Em. İstanbul Hakimi
TÜKONFED Hukuk Komisyonu Başkanı
Bir yanıt bırakın